As a province of the Ottoman Empire, Mosul has been a center where religious groups such as Islam and Christianity, as well as different ethnic groups such as Kurds, Arabs and Turks, lived for years. In the First World War, after the British occupied Iraq, they tried to dominate this region in terms of their imperialist policies. Mosul was separated from the Ottoman Empire in 1924 with the support of the League of Nations and a new order was created here. Mosul has historically been a center for Sunni Muslims, mostly Kurds and Turkmen. The aim of the study is to reveal that not only the natural resources or material aspects of the region, but also the cultural and historical aspects are important when the Mosul Question is discussed in international treaties and conventions such as the Lausanne Conference and the Brussels line. In this study, the Mosul Issue has been analyzed in the context of constructivism theory under Turkish and British theses. Constructivism theory argues that the relations between states and societies are not based on purely materialist or positivist facts, as realist theories claim, beyond that, there is also the social context of these relations. Therefore, it is important to evaluate the people of Mosul in the context of demographic, religious and identity in the 1920s. While approaching Mosul in the context of British interests in the study; It has been found that Turkey wants to win Mosul for reasons such as economic, political and security.
Musul, OsmanlıDevleti’nin bir vilayeti olarak yıllarca Müslümanlık, Hristiyanlık gibi dini grupların yanında Türk, Arap, Kürt gibi farklı etnik grupların yaşadığı bir yer olmuştur. Birinci Dünya Savaşında, İngilizler Irak’ı işgal ettikten sonra bu bölgede emperyalist politikaları bağlamından hükmetmeye çalışmışlardır. Musul 1924 yılında Milletler Cemiyetinin de desteği ile Osmanlı Devletinden koparılarak burada yeni bir düzen yaratılmıştır. Musul tarihsel olarak çoğunluğu Kürt, Türkmen ve Araplardan oluşan Sünni Müslümanların yaşadığı bir merkezdir. Çalışmanın amacı, Musul Meselesi Lozan Konferansı, Brüksel hattı gibi uluslararası antlaşma ve sözleşmelerde konuşulurken bölgenin salt doğal kaynakları veya maddi yönlerinin değil aynı zaman da kültürel ve tarihsel yönlerinin de önemli olduğunu ortaya çıkartmaktır. Bu çalışmada Musul Meselesi Türk ve İngilizlerin tezleri ile konstrüktivizm teorisi bağlamında analiz edilmiştir. Konstrüktivizm teorisi, devletler ve toplumlar arasındaki ilişkilerin realist teorilerin iddia ettiği gibi salt materyalist veya pozitivist olgulara dayanmadığını bunun ötesinde söz konusu ilişkilerin sosyal bağlamının da olduğunu öne sürmektedir. Dolayısıyla Musul halkının 1920’li yıllardaki demografik, dinsel ve kimlik bağlamında değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Çalışmada İngiltere çıkarları bağlamında Musul’a yaklaşırken; Türkiye’nin ise ekonomik, siyasal ve güvenlik gibi gerekçelerle Musul’u kazanmak istediği bulgusuna rastlanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Antropoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 24 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022Cilt: 7 Sayı: 2 |
The Journal of Mesopotamian Studies (JMS) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası ile lisanslanmıştır.